Hayatta Kalma İçgüdüsü ve İntihar Terapisi Üzerine



Albert Camus belki de hayatın neden yaşanmaya değip değmeyeceği üzerine uzun süre düşünmüş tek filozoftur. Onun da dediği gibi, felsefenin tek önemli bir amacı vardır, neden yaşamayı seçtiğimiz veya seçmediğimizdir. Yanıtlanması gereken birincil soru budur. Çünkü bilinçli yaşamı intihar sona erdirir. Bilincin kaybedilmesi, 'ben'in kaybedilmesidir. Bu yüzden intihar biliçli yaşamın yokoluşudur. Yani insan için herşeyin... Evren determinizm yasasına tabiidir. Yani her olay bir sonrakinin nedenidir. Bilincimiz de bu yasaya göre şekillenmiştir. İnsan beyni, bir şeyi düşünürken önceyi sorgular. Ben bunu neden yapıyorum ? Neden çalışıyorum ? Neden yaşıyorum ? Yaptığı eylemlerde temel arayan insan, yaşamakta da bir temel arar. Yaşamasının 'önce'lerini sorgular. Bu yüzden din, bir önceldir ve yaşamın anlamını, nedenini, içinde barındırır. İnsan yaşamasını dine dayandırır ve hayatta kalmayı seçer. Bu özgür iradeli bir zihin geliştirmiş insana hastır. Hayvanlar histerik bir bilince sahip olmadığından yaşamayı seçmek zorundadırlar çünkü içgüdüleri bunu öngörür. İşte tam burada dinin önemli bir müessese olduğunu görürüz. İntiharı engeller, yaşama anlam verir ve insanın yaşamasını sağlar. Peki ya inanmayanlar ? İnanmayanlar intihara daha fazla meyillidir. Fakat intihar etmeyenler için durum nasıldır ?
Duygu-durum, insanın ne hissedip hangi eyleme geçeceğini belirler. İnanmamak ve yaşamın anlamının olmaması ne kadar büyük bir duygu-durum oluşturur, bunu birey belirler. Eğer bu soru onun tüm gününü etkileyip sürekli kafasında olursa bu onu yıkıma götürür. Fakat determinist zihin yapısını yine zihnimizle aşabilmekteyiz. Yani örnekten hareketle, yaşamın anlamı, öncelleri ve yaşama bağımız olmasa da bunu önemsemeyiz ve an için yaşarız. Bu da bizi hayatta tutar. Burada içgüdümüzle hareket ederek hayatta kalırız. Tabii ki hayatımıza bir anlam biçilmemesini sorun olarak görmezsek... Çünkü insan düşünerek içgüdülerinin de ötesine geçer. İnsan büyük bir hayatta kalma içgüdüsüyle donatılsa bile sorunlarını sürekli düşünürse intihar edebilir. Bu da özgür irade örneğimizdir. İçgüdülerin ötesine geçiş...
İntihar bir yokoluşu karakterize eden bir kelimedir. İki aşaması vardır: 1) intihar düşüncesi, 2) intihar eylemi. Eylemden önce düşünmemiz gerekir, bu karar bizi eylemdeki gibi yok etmez fakat hissetmemizi sağlar, yaşamın son bulacağını ve her şeyin biteceğini... İşte bu intihar düşüncesi aşaması içgüdümüzle birleşerek bizi hayatta tutar. Birey yokoluşu düşlerken, tam da bu sırada yokolmaktansa acılarıyla yaşamayı seçer. Çünkü yokolmak kadar önemli bir hadise varken diğerleri artık umrunda olmaz. Bunu içgüdü sağlar. Zihinsel bir dinginliğe ulaşır ve duygu-durumu düzelmeye başlar. Peki ya intihar edenler ? Onlar içgüdüsüne izin vermeyen insanlardır. Yukarıda dediğimiz gibi zihin içgüdüyü geçebilir.
İntihar düşüncesi, bir süre sonra insanın kendi kendine uyguladığı bir terapi görünümü verir. İntihar düşleyerek, sorunlarının önemsizliğini anlar insan. Uç nokta bir sorunla uğraşmak, uç nokta bir rahatlama sağlar insana.
Tabii ki intihar düşlemek bir terapi etkisi yaratsa da tehlikelidir çünkü insanın uçurum kenarında gezinmesini sağlar. Ani bir duygu-durum değişikliği ve içgüdüye izin vermeyiş, insanı aşina olduğu intihara sürükleyebilir. İntiharı ne kadar düşlersek onu o kadar ezberlemeye başlarız. Bu da kötü sonuçlar doğurabilir.

Duygu-durum'un içgüdüyü geçmemesi için;

Kendinize karşı öz-şefkatli olun ve zihninizin sizi değersiz hissettirdiği düşünceleri bir kenara atın.
İyiliğin, hem bedensel hem zihinsel yararları olduğunu bilerek hareket edin ve iyilikle uğraşın.
Kendinizi kötü hissettiğinizde sevdiğiniz şey ve kişilerle zaman geçirin. Sevgi birlikteyken çoğalır...
İntiharın düşünün bile geçmediği güzel günlere...

Yorumlar

  1. Birçok düşünürün de dediği gibi,insan bir hatadır.Doğanın açığı,bir saçmalık, düşük bir ihtimal.İntihar bunun en bariz açıklamasıdır.Hayatta kalma mekanizması bu kadar güçlü iken ölümü seçer insan.Doğa bunu istemezdi,bir şekilde bir hayat oldu ve insan kendini katledecek kadar gelisti.Bu büyük beyinlerimizin bir hata olduğunu doğum yapan bir kadını ve dogum yapan bir zebrayı izleyerek anlayabiliriz.Zebranın ufak iniltisine karşın kadının çığlıkları.O cigliklardan belli zaten ortada garip bir durum oldugu.Ne yazikki işbirligi yapma becerimizden dolayı doğada yok olmadan bu günlere gelmişiz.Gelmez olaydik.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder