Araç Olarak Terör: Zihinsel ve Fiziksel Terörün Ekonomik ve Siyasal Temelleri Üzerine
Fiziksel ve Zihinsel Terörün Tanımları
Terör toplumlar üzerinde baskı yaratmaya çalışan ve bunu
şiddetle gerçekleştiren bir gerçekliktir. Bulunduğu topluma karşı çıkan ve ona
cinayet, tecavüz veya kültürel yapıları yıkma gibi şiddet yollarıyla zarar
verip kendi amaçlarına ulaşmak isteyen
bir yıkım gücüdür. Terörün psikolojik bir boyutu da insanların tedirgin
olmasını ve kendilerini tehlikede hissetmelerini sağlar. Yani terör, fiziksel
olduğu kadar zihinseldir de. Bunun yanında terörün kültürel yıkım gücüne de
değinmek yerinde olur. Yukarıda bahsettiğimiz gibi kültürel yapıları yıkımının
yanı sıra terör örgütlerinin belli kurumsal kültürel davranışları önlemek için
şiddete başvurması, onun şiddet yoluyla kültürel bir saldırı potansiyelini de
ortaya koyar. Bu kültürel saldırının amacı kendi hakimiyetlerini kurmak
istemeleridir. Peki bu davranışlar terör örgütlerinin amaçları mıdır? Bunu
aşağıda daha detaylı inceleyeceğiz.
Terörün Araçsallaştırılması
Marx’ın “Bütün tarih, sınıf mücadelelerinin tarihidir.” sözü
metnimizin ana fikrini oluşturacaktır. Marx’a göre toplumsal kurumlar (siyaset,
din, sanat, aile, eğitim vb…) büyük ölçüde ekonomi kurumundan etkilenirler.
Çünkü insanın çoğu tarihi dönemlerde ihtiyaçlarını karşılaması, karşılıklı bir
alış-veriş sorumluluğuna dayanmaktadır. En temel ihtiyacımız olan besin
ihtiyacı, hayatta kalmamız için Maslow'un ihtiyaçlar hiyerarşisinde en alt ve temel
basamaktadır. Bu besini karşılamak, besin karşısında vereceğimiz şeye bağlıdır.
Bu da alış-verişi doğurur. Tarih öncesi avcı-toplayıcı dönemde toplanan
besinler herhangi bir alış-veriş karşılığı insanlar arasında dolaşmazdı, her
şey ortaktı ve isteyen ihtiyacı kadar besini alıp ihtiyacını giderirdi.
Yerleşik yaşama geçilmesiyle tarım üretimi başladı ve insan ihtiyaçlarının
dışında kalan ürün (artı ürün) belli usüllerle alış-veriş edilmeye başlandı.
Takas usülü paranın icadıyla daha güçlü iktisadi bir işleve büründü. Artı ürünün para
yoluyla pazarlanması, özel mülkiyeti yani mülk edinmeyi ortaya çıkardı. Elinde
mülk biriken bireyler veya aileler, temel ihtiyacımız olan besin ihtiyacımızı karşılamamızı
kontrol altına aldı. Çünkü besin alış-verişi yapabilmek için onlara belirli bir
miktar para ödememiz gerekiyordu ve bunu onlara çalışarak ödeyebilirdik. Toplum
bu sayede sınıflara ayrıldı, ezen ve ezilen sınıf ortaya çıktı. Sanayi devrimi
ve kapitalizmin yükselişi bunu tamamen yasal sözleşmelere dayandırdı ve
yasallaştırdı. Terörün bunlarla ne alakası var diyebilirsiniz. Terörü
anlamlandırmak için bu tarihsel süreci bilmemiz gerekir çünkü her olay veya
olgu, kendinden önceki olay veya olgularla ilişkilidir. Ülkeler ve bu ülkelerin
ekonomiyi elinde bulunduran kesimleri, refahlarını arttırmak için daha fazla
toprak ve para talebinde bulunmaktadırlar. Ve bu talebi terörü yaratıp
araçsallaştırarak gerçekleştirirler. Yani terör, güçlünün silahıdır. Yeni
sömürgeler edinmek için terör yoluyla hedef toplumu yıpratırlar ve teslim
olmaya zorlarlar.
Terörün Medya Yoluyla Biçim Değiştirmesi
Televizyonda, internette ve gazetelerde gördüğümüz terör
olayları bu medya araçlarının önemli bir kısmını oluşturur. Her gün saldırılar
ve cinayetlerle özdeşleşmiş terör haberlerini duymaktayız. Burada önemli olan
bu haberlerin kaynağını sorgulamamız. Medya ne kadar güvenilirdir? Medyanın bir
amacı var mıdır? Medya bağımsız mıdır yoksa belli zümrelerin elinde midir? Bu sorulara
vereceğimiz cevaplar, duyduğumuz haberlerin güvenilirliğini sağlamamıza
yardımcı olacaktır.
Medya, ortak
algıların yaratılması için harika bir araçtır. Git gide her eve giren medya
araçları, haberlerin her kesim tarafından öğrenilmesine olanak tanımaktadır.
Her medya aracı, aynı haberi gösterdiğinden, ortak bir algının yaratılmasını
sağlar. Her televizyonda aynı terör olayı yayınlanır ve bu haberlerin sunuluş
biçimi, takipçi kitlesinin görüşlerine etkide bulunmaktadır. Eğer medya terörü
başlı başına tekil ve bağımsız bir gerçek olarak sunarsa, halkın büyük kesimi de
bunu düşünecektir. Terörün arkasındaki güçler ve yönlendiriciler saklanırsa,
halk terörü başlı başına tek düşman olarak görecek ve tüm tepkilerde odak nokta
terör ve terör örgütleri olacaktır. Oysa gerçek daha kompleks bir yapıda
olabilir. Medya, terörün güçlünün silahı olması gibi güçlünün bir başka silahı
da olabilir. Medya tek hedef olarak terörü gösterebilir ama terörün arkasında
ekonomiyi elinde tutan ülke ve hatta ülkeler olabilir.
Medya Yoluyla Sunulan Terörün Mikro ve Makro Etkileri
Her gün farklı terör haberleriyle karşılaşmakta ve bu
haberleri lanetlemekteyiz. İnternette haberlere baktığımızda en başta terör
haberleri çıkmaktadır. Peki bu haberlerin insan psikolojisi ve toplumsal olarak
bireylerin ortak düşünce yapısında etkileri olabilir mi? Belli bir şey uzun
süre tekrar edildiğinde, psikolojik olarak zihinde yer edinir ve kalıplaşmaya
başlar. Çoğu davranışımız zihnimizdeki bu kalıp yargılarla şekillenmeye başlar.
Bu yargılara göre hareket etmeye ve kendimizi kontrol etmeye başlarız. Terör
haberlerini gördükçe, terörün amaçlarının önündekilere neler yaptığına dair
yaptırımlarına şahit oluruz ve bu bizde belli bir korku oluşturur,
davranışlarımızda, gideceğimiz yerlerde, savunacağımız siyasi ideolojilerde
daha temkinli olmaya başlarız. Otoriter bir rejim kurmak isteyen bir terör
örgütü üyesinin demokratik bir rejimi savunan bir kurbana neler yaptığını
görmek, bizim de demokratik bir ideolojiyi savunmamıza engel olabilir. İşte
medyanın mikro ve makro (toplumsal) etkileri bu denli büyük olabilir. Günlük
yaşantımızın içine tesir edebilir.
Terörün Son Bulması İçin Çözüm Yolları Neler Olabilir ?
Terör, dediğimiz gibi ekonomiyi elinde bulunduran ve bu
ekonomi üzerinde yapılanmış ve bu ekonomiyi koruyup zengileştirecek bir
politika izleme yükümlülüğüne bürünmüş siyasi iktidarın elindedir. Terörü
tamamen bitirmenin başlıca yolu ekonomik süper-gücü elimizde
bulundurabilmektir. Dünyanın en zengin ülkesi, terörün olmadığı tek yerdir.
Eğer ekonomik gücü elimizde bulundurabilirsek, sömürge olmaktan kurtulabilir ve
hedef olmaktan kurtulabiliriz. Tabi ki terörün bitmesi, ekonomik gücü elinde
bulunduran ülkenin başkanının hümanist değerlere sahip olması gereğiyle
yakından ilişkilidir çünkü ekonomik gücü elinde bulundurmak, eğer başkan
adalete önem vermiyorsa bu sefer sadece terörün el değiştirmesi riskini içinde
taşır. Yapacağımız en önemli şeylerden biri, bireyler ve ülke olarak ekonomik
özerkliğimizi kazanmamız ve iktisadi olarak doğru politikalar izlememizdir.
Tabi ki bu uzun bir süreci kapsayabilir hatta süper-güç olmak, hiç mümkün
olmayabilir. Bu durumda terörü bitirmek için yapabileceğimiz en önemli şey
birleşmektir. Terör olaylarına karşı güçlü bir kolektif (ortak) bilinç kazanmak
ve protestolarla, törenlerle, eylemlerle bunu dünyaya ve terörizmi araç olarak
kullanan ilgi odaklarına terörün bizi yıldıramayacağını ve onların sömürgesine
girmeyeceğimizi duyurmaktır. Halkın
kolektif bilince katılması için yapılacak terörizm hakkındaki konferanslar, eğitimler
(okullarda, halk eğitim merkezlerinde vb…) hatta tiyatrolar bizim için önem arz
edecektir.
Şu da önemli bir konudur ki: özel mülkiyetin olduğu yerde,
terör her zaman olacaktır çünkü özel mülkiyet, mülk kazanma hırsını ve sömürge
arama durumunu beraberinde getirir. Yukarıda bahsettiğimiz gibi alacağımız her
tedbir, terör karşısında sadece yılmamayı doğurur, terörü bitirmez. Fakat şu da
bir gerçek ki terör karşısında yılmamak, terörü kontrol edenlerin bu
çabalarının boşa çıkmasını onlara gösterebilir ve bu politikalarından onları
vazgeçirebilir. Sonucunda şiddetin herhangi bir değişikliğe yol açamayacağı
görüldüğünde, terörü yönetenler bu sefer zihinsel teröre (kültüre saldırarak,
bizi benliğimizden ve köklerimizden ayırarak, direnişi zayıflatıp yıkma. Çünkü
geçmişi olmayan bir ülke veya toplum direnecek gücü kendinde bulamaz ve
kendinin güçlü olduğuna kendisini inandıramaz.), akıl oyunlarına tüm elleriyle
sarılabilirler. Bunu önlemek için de aynı kolektif bilinçte bu sefer zihinsel
teröre (örn: medyanın yıpratıcı baskısına) karşılığı da güçlendirmemiz
gerekecektir.
Bir sosyolog olarak konunun üzerine değinmen ve başka bir açıdan bakabilmene sevindim. Nitekim günümüz Türkiye'sinde medya dışı eleştiride bulunmak az bulunur cinstedir. Toplumsal olarak yaşayan kitlede bu bilincin oluşması için gerçek anlamda eğitim verilmesi ve yapılması gereken konuların öğretilmesi gerekir. Yazının devamınıda beklerim tebrikler Berk.
YanıtlaSilMedyanın bir illüzyon olduğunu kavradığımız zaman gerçeği ve asıl nedenleri görmeye başlayabiliriz...
YanıtlaSilYorumunuz beni mutlu etti, teşekkürümü can-ı gönülden ederim.