2 Gecelik Tek Melodi: Varoluş


1.Gece - O gece

Gerilimli bir sokak. Gerilimli saatler. Gerilimli bir kapı önü. Gerilimli insan toplulukları. Siren sesleri. Uzayan kan öbekleri. 5 yaşında dünyayı çözen çocukların durgun bakışları. Aranan hastaneler. Yere diz çökmüş haykıran kadınlar. Adamlar. Hiçbir şeyden haberi olmayan alzheimer hastası nine. Gürüldeyen gök. Her türlü vahşete alışmış amirin taşkın tavırları. Yeni polisin titremeleri. 50 metre uzakta hayatının tümünün iş-ev olduğu ve televizyonun sesini geçen siren sesleri sonucu kalkıp pencereden bakma zahmetine giren adam. Camiide okunan ezan. Ve ben. Hayatını duygularla savrulup geçiren ben. Geceleri ağlayan, sabahları yaşama zorla katlanan, kendini yiyip bitiren ben! Şaşkın ben. Ama hissiz ben. İlk defa yıllarca çekilen zorlukların önemsiz kaldığı ben. O andan çıkışın mümkün olmadığı dünyadaki ben. Varolan ben. Ama sadece varolan ben...

.Anlamsız bir durum. Neyin anlamsızlığı? Bir vahşet yaşandığı belli ve vahşetin anlamı kötü değil midir? Vahşet insanlık suçu değil midir? Varoluşun kaçınılması gereken tarafı değil midir? Organizmam ne zamandan beri haz alma amacından koptu? Yerdeki 3 mermi kovanı ve bir tabanca nasıl olurda beni hissizleştirir? Bu vahşeti nasıl duyumsayamam?

Karşıma gelen 20 yaşında genç bir kız. Göğsünün inlemeleri. Yere döktüğü ve kendisi gözyaşı sansa da aslında kan damlaları! O psikolojisinin bana ulaşan imajları. Yardım edememem. Çekiştirmesi, omzuma asılması ve dayanamayıp bayılması.

.Düşerken tuttum onu. Neden? Ne yararı vardı? Anlamsız bir zaman ve mekanda anlamsız bir insanın anlamsız bir hareketine neden anlamlıymış gibi yardım ettim ben?

Telsiz sesleri. O cızırtıların verdiği paranoyaklık. Başörtüleri çözülen kadınlar. Arabayla geçen bar çıkışı gençleri. Anlamsız bakışları. Yükselen müzik sesi. Beynimin kaosa dönmesi. Sarhoş bir kemancının yoldan geçerken bağırarak şarkı söylemesi. Vücudunun sallanışından okuduğum hayat sancıları. Gökteki sönük yıldızlar. Kalplerdeki kor gibi yanan acılar.

.Yıllardır çektiğim sinir krizleri kör etmedi mi beni? Ondan değil miydi hissizliğim? Ama hala kafam az önce insanca hareketimde. Bırak düşsün yere. Benden az mı acı çekecek sanki? Nasıl desem bilemedim. O ellerde dokunuştan çok yakarış vardı. Acının öldürmeye başladığı bir kadın yakarışı. Kulaklarım tıkalı sanırdım fakat net duydum o sesleri. Belki de hayatımda duyduğum en net sesti. İçime süzülüpte beni parçalamaya çalışan bir ses. İşin garibi de şu: benim parça parça olmam gerekirken ona yardım edecek cesareti nasıl buldum?

2. Gece - Uluslararası Basın Toplantısı

Mikrofonları artık organı haline gelmiş olan muhabirler. Yayın saatine saniye sayarak bakan onursuz bir yanlı spiker. Geçen geceki olayı merak eden milyonlarca televizyon seyircisi. Binanın camından bakınca gözüken 5 kat aşağıdaki iş çıkışı insanları. İnip çıkan asansörler. Tuhaf derece her hareketinde çıkarcı ve nesnel ceketliler. Salonda cam kenarında oturan ben. Yine beynimden çıkamayan ben. Savaş veren ben. Yenilen ben. Derin nefeslerle yatışmaya çalışan ben. Yayın saatinin başlaması ve ekranda sansürlü görüntüler manzarası. Duygusuz bir makine anlatımı. Gerçekleri çarpıtan çarpıklar. Ağlama seslerinden çok spikerin manipülatif konuşma sesleri. Önemsiz kalan ölümler. Önemsiz kalan acı çekenler. Önemsiz kalan İnsanlar!

.Neye karar verdim biliyor musun? Kendimi hissiz ve önemsiz bir varlık kırıntısı görürken, bir de bu gece gördüklerimin anlamını düşünmeye başladım. Zamanını bekleyen dolu tabancamı çekmeceye atmaya karar verdim. Sanırım o kıza neden yardım ettiğimi hiçbir bilimin, hiçbir araştırmacının, hiçbir varlığın, hiçbir teorinin, hiçbir nedensel açıklamanın açıklayamayacağını, açıklasa da kimsenin hiçbir zaman hiçbir yerde hiçbir kişiyle bundan emin olamayacağı kanısına vardım. Tanımlayamayacağım kendime bile. Ama hissedeceğim. Kelimelerimle belki hissimin kıyısına varabilecek ve bunu anlatabileceğim fakat asla kimseyi o denize sokamayacağım. Nasıl tanımlanabilir bu his? İyi, good, bon, khayr, baş, khorosho? Her şeyin ötesinde bu yankılanırken içimde, o her şeyin ötesine ulaşabilecek insan var mı? Var. O kızı tutacak insanlar var. Belki bir çocuğu sevindirerek, belki sevgilisine sarılarak, belki siyasetini kimseyi kandırmadan yaparak, belki bir engelli sandalyesini iterek, belki de çöp toplayarak. İşte o zaman kıyıda değilde denizin içinde olacak onlar. İnsanlığın anlamını kavrayacak. Hissedecek. Sevecek. Yardım edecek...

Basından istifam. Sakin bir zihinle sürdürmeye devam ettiğim gece. Kendimi kavradığım zaman. Amacımı görebildiğim saatler. Vahşet gecesinin bıraktığı titremeler. Biraz beden sancısı. Üşümelerim. Ama yine de o kıyıdan beni denize atan içimdeki cesaret.

Yorumlar

Popüler Yayınlar